SOLUNUM SİSTEMİ
Vücudun enerji elde etmek için havadan oksijeni
alarak vücuda zararlı olan karbondioksiti havaya geri verilmesi olayına,
solunum denir. Solunum, solunum organlarıyla yapılır
Solunum sistemi nedir?
Vücudun yaşamsal etkinliklerini
yürütebilmek için gerekli enerjinin sağlanması gerekir. Vücuda alınan besinler,
sindirim sonucu kana geçer. Hücrelerde bu besinlerin oksijenle yakılmasına
solunum, solunumda görev alan organların oluşturduğu sisteme de Solunum Sistemi
denir.
Solunum organları nelerdir ?
1) Burun
2) Yutak
3) Gırtlak
4) Soluk Borusu
5) Akciğerler
1) Burun
Havanın
akciğerlere giriş yeridir. Burun boşluğu nasal kemiklerle desteklenmiştir.
Burun boşluğunun sırt, yani dış yan kısmı damarlı solunum mukozası ile
kaplıdır. Bu mukozada mukus salgısı yapan özelleşmiş hücreler bulunmaktadır.
Burun yoluyla alınan hava içerisindeki toz ve partiküller öncelikle burun kılları tarafından tutulmaya çalışılır. Böylelikle akciğerlere mümkün olan en temiz hava ulaşmış olur. Ayrıca burundan alınan havayla akciğerlere giren hava ısıtılır.
Burun boşluğunun üst kısmında doku epiteli yer alır.
Burun boşluğunun tabanında sert damak (palatum durum) bulunur.
2) Yutak (farinks)
Burun yoluyla alınan hava içerisindeki toz ve partiküller öncelikle burun kılları tarafından tutulmaya çalışılır. Böylelikle akciğerlere mümkün olan en temiz hava ulaşmış olur. Ayrıca burundan alınan havayla akciğerlere giren hava ısıtılır.
Burun boşluğunun üst kısmında doku epiteli yer alır.
Burun boşluğunun tabanında sert damak (palatum durum) bulunur.
2) Yutak (farinks)
Solunum
sistemi ile sindirim sistemini birbirinden ayıran bölümdür. Farinksin üst
bölümü (nazofarinks) yumuşak damakla ağız boşluğu ve burun boşluğunu
birbirinden ayırır. Alt bölümü (laringofarinks) ise trake ve özofagusla
bağlantı yapar.
3) Gırtlak (larinks)
3) Gırtlak (larinks)
Soluk alma sırasında, hava ağız ya da burundan farenkse geçer. Farenks hem yiyecekler hem de hava için ortak bir geçiş yoludur. Farinks 2 tüpe ayrılır, birisi özafagustur ve buradan yiyecekler mideye geçer, diğeri ise larinksdir ve bu da havayolunun bir parçasıdır. Farenks sesin çıkartıldığı yerdir. Ses telleri larinkste bulunur, geçen havanın bu telleri titretmesi ile ses oluşur. Larinks trakea denilen uzun bir tüpe açılır.
4) Soluk borusu ( trakea)
Trakea yaklaşık 2-5 cm genişliğinde ve 10 cm kadar uzunlukta olan boru şeklinde bir yapıdır. Trakea sağ ve sol 2 tane ana bronşa ayrılır. Bir bronş sağ akciğere bir bronş da sol akciğere girer. Ana bronşlar akciğere girdikten sonra dallanması devam eder, ve her bir dallanma daha dar, daha kısa, ve daha çok sayıda tüp oluşması ve ağaç gibi bir yapı oluşturması ile sonuçlanır. Bu küçük dallanmalar bronşiyol olarak adlandırılır. Bronşiyoller bronşlara göre daha fazla düz kas içerirler.
5) Akciğerler
Göğüs
boşluğu içerisinde en fazla hacmi kaplayan akciğerler 2 tane olup, süngerimsi
yapıda, rengi açık pembe olan organlardır. Akciğerler dıştan göğüs kafesi ve
alttan da göğüs ve karın boşluğunu ayıran diyaframla çevrilmişlerdir.
Sağ akciğer 3, sol akciğer 2 bölümden yapılmıştır. Bu bölümlere lob denir. Sol akciğerin 3. lobunun yerini kalp almıştır. Sağ akciğer lobu, sol akciğere göre % 10 daha büyüktür.
Akciğerlerin çok önemli olan iki görevi vardır. Dışarıdaki havayı alıp (soluk alma), hava içindeki oksijenin alveollerin etrafındaki kılcal kan damarlarına geçmesini ve organlardan kirli kanla gelen karbondioksidi alveollere alıp dışarı atılmasını (soluk verme) sağlar.
Akciğeri örten çift katlı zara (membran) plevra adı verilir. Bu membranın akciğerin dış yüzeyini saran saran tabakasına visseral plevra, göğüs kafesinin iç yüzündeki tabakasına ise parietal plevra denir.
Bu zar, akciğerleri sarma ve koruma fonksiyonunun yanında, içerdiği sıvı sayesinde akciğerlerin rahatça daralıp, gevşemesini sağlar.
Akciğerlere iki grup atardamardan kan gelir. Akciğeri besleyen kan, bronkial arterden gelir. Kirli kanın temizlenmek üzere geldiği damar ise pulmoner arterdir.
Bronşlar akciğerlerin içinde bronşcuklarla devam eder. Bronşcukların ucunda üzüm salkımına benzeyen alveol denilen hava keseleri bulunur.
Akciğerlerin fonksiyonel birimleri olan alveoller, küçük ve içi hava dolu keseciklerdir. Her bir akciğerde 300 milyondan fazla alveol bulunur. Alveoller kılcal kan damarları ile çevrilidir Görünüşü üzüm salkımına benzer.
Gaz değişiminin (karbondioksit-oksijen) gerçekleştiği yer olan alveoller yaklaşık 25 mikrometre çapındadır.
Alveole giren havadaki oksijen kılcal kan damarlarına geçer. Kirli kandaki karbondioksit de yine alveollerde tutularak dışarı verilir. Buna hücre dışı solunum denir.
Alveoller fagositik alveolar makrofajlara sahiptirler. Bu makrofajlar (savunma hücreleri) alveole giren mikroorganizma veya toz partikülleri gibi yabancı maddeleri yok ederler.
Sağ akciğer 3, sol akciğer 2 bölümden yapılmıştır. Bu bölümlere lob denir. Sol akciğerin 3. lobunun yerini kalp almıştır. Sağ akciğer lobu, sol akciğere göre % 10 daha büyüktür.
Akciğerlerin çok önemli olan iki görevi vardır. Dışarıdaki havayı alıp (soluk alma), hava içindeki oksijenin alveollerin etrafındaki kılcal kan damarlarına geçmesini ve organlardan kirli kanla gelen karbondioksidi alveollere alıp dışarı atılmasını (soluk verme) sağlar.
Akciğeri örten çift katlı zara (membran) plevra adı verilir. Bu membranın akciğerin dış yüzeyini saran saran tabakasına visseral plevra, göğüs kafesinin iç yüzündeki tabakasına ise parietal plevra denir.
Bu zar, akciğerleri sarma ve koruma fonksiyonunun yanında, içerdiği sıvı sayesinde akciğerlerin rahatça daralıp, gevşemesini sağlar.
Akciğerlere iki grup atardamardan kan gelir. Akciğeri besleyen kan, bronkial arterden gelir. Kirli kanın temizlenmek üzere geldiği damar ise pulmoner arterdir.
Bronşlar akciğerlerin içinde bronşcuklarla devam eder. Bronşcukların ucunda üzüm salkımına benzeyen alveol denilen hava keseleri bulunur.
Akciğerlerin fonksiyonel birimleri olan alveoller, küçük ve içi hava dolu keseciklerdir. Her bir akciğerde 300 milyondan fazla alveol bulunur. Alveoller kılcal kan damarları ile çevrilidir Görünüşü üzüm salkımına benzer.
Gaz değişiminin (karbondioksit-oksijen) gerçekleştiği yer olan alveoller yaklaşık 25 mikrometre çapındadır.
Alveole giren havadaki oksijen kılcal kan damarlarına geçer. Kirli kandaki karbondioksit de yine alveollerde tutularak dışarı verilir. Buna hücre dışı solunum denir.
Alveoller fagositik alveolar makrofajlara sahiptirler. Bu makrofajlar (savunma hücreleri) alveole giren mikroorganizma veya toz partikülleri gibi yabancı maddeleri yok ederler.
Solunum olayı
Alveollerin yalnız epitel dokudan yapılmış incecik duvarları vardır. Alveol duvarlarının dış yüzeyleri atar ve toplardamar kılcallarıyla bir ağ gibi sarılmıştır. Akciğer atardamarı aracılığıyla alveollerin dış yüzeylerine sürekli olarak karbon dioksit yüklü kan gelir. Buna karşın, alveollerin içine de hava borularıyla oksijen yönünden zengin hava girer ve ince duvarları aracılığıyla, içlerinde havayla kan arasında bir gaz alışverişi olur. Sayısı yaklaşık dört yüz milyon civarında olan alveollerin akciğerlerde oluşturdukları gaz alışveriş yüzeyi oldukça büyüktür. Derin bir soluk alma sırasında alveollerin yüzeyi, yani solunum yüzeyi toplamı yüz metrekareye yükselir. Bu yüzey, bir insanın vücut yüzeyinin yaklaşık elli katı demektir.
Alveollerin ince duvarlarının dış yüzeylerine gelmiş olan kandaki karbon dioksit miktarı, alveoller içindeki havaya oranla çok fazladır. Oksijen miktarı ise bunun tam tersidir. Aradaki bu gaz yoğunluğu farkı nedeniyle bir geçişme olayı olur. Kanın plazması ve alyuvarlarla getirilmiş olan karbon dioksit alveol duvarından alveollerin içine geçer. Bu sırada alveollerin içindeki oksijen de kana geçer ve kanın alyuvarlarındaki hemoglobin tarafından kimyasal olarak bağlanır. İçinde demir bulunan hemoglobin, oksihemoglobin haline dönüşür. Alveollerin yüzeyinde oksijence zenginleşen kan, toplardamar kılcalları ağıyla toplanarak akciğer toplardamarı yoluyla kalbin. Sol kulakçığına getirilir. Kalbin pompalaması sonucu, oksijence zengin olan kan, sol karıncığa, sol karıncıktan aort ve kolları aracılığıyla tüm vücut hücrelerine yayılır. Hücrelere yanaşan alyuvarlar, akciğerlerden beri taşıdıkları oksijeni hücrelere verirler ve hücrelerdeki biyolojik yanma kalıntısı olan karbon dioksiti ve diğer artık maddeleri alırlar.
Alveollerin yalnız epitel dokudan yapılmış incecik duvarları vardır. Alveol duvarlarının dış yüzeyleri atar ve toplardamar kılcallarıyla bir ağ gibi sarılmıştır. Akciğer atardamarı aracılığıyla alveollerin dış yüzeylerine sürekli olarak karbon dioksit yüklü kan gelir. Buna karşın, alveollerin içine de hava borularıyla oksijen yönünden zengin hava girer ve ince duvarları aracılığıyla, içlerinde havayla kan arasında bir gaz alışverişi olur. Sayısı yaklaşık dört yüz milyon civarında olan alveollerin akciğerlerde oluşturdukları gaz alışveriş yüzeyi oldukça büyüktür. Derin bir soluk alma sırasında alveollerin yüzeyi, yani solunum yüzeyi toplamı yüz metrekareye yükselir. Bu yüzey, bir insanın vücut yüzeyinin yaklaşık elli katı demektir.
Alveollerin ince duvarlarının dış yüzeylerine gelmiş olan kandaki karbon dioksit miktarı, alveoller içindeki havaya oranla çok fazladır. Oksijen miktarı ise bunun tam tersidir. Aradaki bu gaz yoğunluğu farkı nedeniyle bir geçişme olayı olur. Kanın plazması ve alyuvarlarla getirilmiş olan karbon dioksit alveol duvarından alveollerin içine geçer. Bu sırada alveollerin içindeki oksijen de kana geçer ve kanın alyuvarlarındaki hemoglobin tarafından kimyasal olarak bağlanır. İçinde demir bulunan hemoglobin, oksihemoglobin haline dönüşür. Alveollerin yüzeyinde oksijence zenginleşen kan, toplardamar kılcalları ağıyla toplanarak akciğer toplardamarı yoluyla kalbin. Sol kulakçığına getirilir. Kalbin pompalaması sonucu, oksijence zengin olan kan, sol karıncığa, sol karıncıktan aort ve kolları aracılığıyla tüm vücut hücrelerine yayılır. Hücrelere yanaşan alyuvarlar, akciğerlerden beri taşıdıkları oksijeni hücrelere verirler ve hücrelerdeki biyolojik yanma kalıntısı olan karbon dioksiti ve diğer artık maddeleri alırlar.
Diyafram kası
Göğüs boşluğunun alt kısmını kaplayan yassı bir kastır. Aşağı-yukarı kasılıp gevşeyerek göğüs boşluğunun hacmini değiştirir. Bu nedenle akciğerlere hava girişi ve çıkışı kolaylaşır. Ayrıca göğüs kasları kasılıp gevşeyerek kaburgaların açılıp kapanmasını ve akciğerlere havanın girip çıkmasını sağlarlar.
Diyafram aşağıya doğru çekilip, göğüs kasları kasıldığında kaburgalarımız yukarı kalkacağından, göğüs boşluğunun hacmi genişler. Akciğerlere hava dolar, soluk alırız. Diyafram yukarı doğru şişkin; kaburgalarımızı hareket ettiren kaslar gevşek iken göğsümü-zün hacmi küçülür. Bu durumda dışarıya hava verilir.
Soluk almada, ilk olarak kaburgalar arasındaki kaslar, diyafram kası kasılır. Göğüs boşluğu ve genişler akciğerler genişler. Akciğerlerdeki hava basıncı düşer ve oksijen alveollere kadar gelir.
Soluk vermede, ise kaburgalar arası kaslar ve diyafram kası gevşer. Göğüs boşluğu ve akciğerler daralır. Son olarak da alveollerdeki karbondioksit dışarı atılır.
SOLUNUM SİSTEMLERİ
Oksijen havadan alınıp hücrelere kadar taşınması; yanma
sonucu oluşan CO2’nin vücuttan atılması olayına solunum denir. Bu görevi
gerçekleştiren solunum sistemleri denir. Genel anlamda solunum canlı
organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır. Hücrelerin besinleri
oksijenle yanarak enerji elde etmesi sırasında yan ürün olarak CO2 çıkar.
HÜCRE İÇİ
SOLUNUM
Karbonhidrat, yağ, gibi bileşiklerin kimyasal bağlarındaki
enerjisiyle ATP sentezlenmesine denir.
HÜCRE DIŞI SOLUNUM
Canlıların dış ortamdan oksijen alıp dış ortama
karbondioksit vermelerine yani soluk alıp vermelerine denir. Hücre dışı solunum
hayvanlarda kanın temizlenmesini sağlar.
HAYVANLARDA SOLUNUM SİSTEMLERİ
Hayvanlar aleminde yaşayan
canlıların çeşitli solunum şekilleri vardır. Solunum yüzeyinin alanı canlıların
oksijene duyduğu ihtiyaca göre değişir. Karmaşık yapılı canlıların oksijene
dolayısıyla enerjiye daha çok ihtiyacı olduğundan solunum organları geniş bir
solunum yüzeyine sahiptir.
Bütün bu
solunum şekillerinin hepsinin ortak görevi taşıma sistemindeki sıvı ile solunum
yüzeyi arasındaki gaz alış verişini sağlamaktadır.
O2
içeriye alınması ve CO2’nin dışarıya atılması tek hücreli canlılarda hücre
yüzeyi ile çok hücreli canlılarda ise özel bir solunum sistemi ile
gerçekleştirilir.
TEK
HÜCRELİ CANLILARDA SOLUNUM SİSTEMİ
Tek hücrelilerde solunum gazların
hücreye giriş-çıkışı hücre yüzeyinden difüzyon ile sağlanır.
Tabi burada unutulmaması gereken
nokta şu ki; sudaki oksijen oranı atmosferinkinden çok daha az olduğu için
hücre etrafındaki suyun devamlı değiştirilerek, hücre içi oksijen oranı ile
hücre dışı oksijen oranı farkının sabit tutulması gerekir. Bu nedenle tek
hücreliler sil,kamçı ve yalancı ayak gibi hareket, organ elleriyle devamlı bir
akıntı oluşturur ve kendine taze zemini sağlar.
Çok hücreli canlılardan ise
süngerler ve sölenterlerde de özelleşmiş bir solunum sistemi yoktur. Bunlarda
sudaki erimiş oksijeni vücut yüzeyi ile alıp aynı yol ile de CO2 suyu terk
eder.
Karada yaşayan hayvanlar genelde
trake ve deri solunumu denizde yaşayanlar ise solungaç solunumu yapar.
Arı, çekirge gibi eklem bacaklılarda bulunan solunum organıdır. Yapraklarını dökmüş bir ağaca benzer biçimde dallanmış borulardan oluşur.
Trakeler hayvanların göğüs ve
karnındaki küçük deliklerden başlayarak vücut içinde dallanır ve dallanırken de
giderek incelir. Bu çok incelenmiş trake uzantılarına trakeol denir.
Trakelere gelen oksijen trakeoller
tarafından hücrelere kadar götürülür. Bu sırada hücrelerde oluşan CO2
trakeollere geçer. Trakelere CO2’yi vücut dışına çıkınca hücrelerle dış ortam
arasında gaz değişimi sağlanmış olur.
Böceklerde görülen bu solunum
şeklinde taşıma sıvısında CO2 ve O2 yoktur. Dolayısıyla alyuvarları ve
hemoglobin gibi pigmentler yoktur. Doku hücrelerine O2’yi en hızlı taşıyan
sistem trake borularından oluşan bu sistemdir.
2) SOLUNGAÇ SOLUNUMU
Balık ve su kurbağalarla suda
yaşayan pek çok omurgasız canlının solunum organıdır.
Gaz
alışverişi için çok geniş solunum yüzeyi sağlarlar. Her solungaç,solungaç
yayları ile epitelde örülmüş solungaç yapraklarından oluşmuştur. Solungaç
yaprakları çok sayıda kılcal damarlara sahiptir.
Sürekli olarak ağızdan alınan su geniş yüzeyli solungaçların üzerinden geçerken
kılcal damarlarına O2 girer ve damardan suya CO2 ise artarak solungaç
kapaklarından dışarı atılır. Solungaçlar balıklarda solungaç kapağının altında
bulunur. Bu tür solungaçlara iç solungaç denir. Su kurbağalarında ise vücut
dışına uzanmış şekilde bulunur buna dış solunum denir.
3) AKCİĞER SOLUNUMU
Karada yaşayan omurgalılarda
sonradan karadan suya geçmiş omurgalıların solunum organıdır.
İnsan akciğerlerin yanında derisi ile de solunum yapar. İnsanlar gerekli
oksijenin 1/7’sini derileri ile alır.
Derinin temiz tutulması bu sebepten dolayı önemlidir. Memeli hayvanların
akciğerlerinde genişlemeyi sağlayan alvedler vardır. Alvedlerin çeperleri
ince,nemli ve kılcal damarlarla çevrilidir. Gaz alışverişi kılcal damarlardaki
kanla alvedlerde bulunan hava arasında difüzyon ile olur.
BİTKİLERDE SOLUNUM
Bitkiler,hücre dışı solunumu gözenek
ve kavukçuklarla yapar. Gözenekler yapraklar da kovucuklar ise çok
yıllık(çam,söğüt,ardıç)gibi bitkilerin gövdelerinde bulunur. Kovucuklar
gövdenin gaz alışverişini gerçekleştirmesi yanında terleme yapmasını da
sağlar.
Solunum sisteminde, dışarıdan alınan havadaki virüs ve bakteriler sayesinde hastalıklar oluşur. Solunum sisteminde nezle ve grip, verem, kabakulak, kızamık, difteri (kuşpalazı), çiçek, suçiçeği, kızıl, boğmaca gibi bulaşıcı hastalıklar ile astım, bronşit, zatürree, zatülcenp, menenjit, akciğer kanseri, gırtlak kanseri gibi hastalıklar görülür.
1) (Bulaşıcı)Nezle ve Grip : Burun mukozasının iltihaplanması.
2) (Bulaşıcı)Verem : Akciğer dokusunun iltihaplanması ve yaraların (oyukların) oluşması.
3) (Bulaşıcı)Kabakulak : Kulak altı tükürük bezlerinin iltihaplanması.
4) (Bulaşıcı) Kızamık : Vücutta bağışıklık kazanırken kırmızı lekelerin oluşması.
5) (Bulaşıcı)Kızıl
6) (Bulaşıcı) Difteri (Kuşpalazı) : Yutağın iltihaplanması.
7) (Bulaşıcı)Boğmaca
8) (Bulaşıcı) Çiçek
9) (Bulaşıcı) Suçiçeği : Vücutta bağışıklık kazanırken deride iz bırakan yaraların oluşması.
10) Astım
11) Bronşit : Soluk borusu ve bronşların iltihaplanması.
12) Zatürree : Hava keseciklerinin ve akciğer dokusunun iltihaolanması
13) Zatülcenp : Akciğer zarının iltihaplanması.
14) Menenjit : Uzun süreli gripten sonra grip virüsünün beyin zarını iltihaplandırması.
15) Akciğer Kanseri : Akciğer hücrelerinin kontrolsüz ve hızlı bir şekilde çoğalması veya ölmesi.
16) Gırtlak Kanseri :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder